Dinin Birliği

Ben şahidim ki, bir tek Allah vardır ve O'ndan başka Allah yoktur.

Hazreti Muhammmet (O'na selam olsun!)

Bütün dinlerin temeli aynı ilkeye dayanmaktadır. Peygamberler, tek bir Allah'ın olduğunu ve herkesin de O'nu tanıma yeteneğinin bulunduğunu müjdelemişlerdir. Dinler ne demektir ve dinin gerçeği nedir?

Peygamberlerin, örneğin Musa, İsa ve Muhammet'in öğretileri birbirlerini destekler. Hepsi, insanların ruhlarının Allah'ı tanımasına ve böylece en yüce ilahi mertebeye ermesine rehberlerlik eder. Bunun için her dinin temel öğretisi aynıdır. Fark, bireylerin dinin özünü farklı yorumlamalarından, toplumsal ve tarihsel farklılıklardan ortaya çıkmaktadır. Tek bir Allah vardır: Yaradan. Ancak toplumsal ve tarihsel gelişmelerin sonucunda Peygamberlerin öğretilerinin kısır bir bakış açısıyla yanlış yorumlanması, bugün dünyanın karşı karşıya olduğu yanlış anlaşılmaları da beraberinde getirmiştir.

Bir kişinin, Hazreti Salahaddin Ali Nadir Anga'ya dinin özünün (gerçeğinin) ne olduğunu; şimdiye kadar din adına ne kadar savaşıldığını, bunlarının bazılarının günümüzde hâlâ neden devam ettiğini, bu savaşların Allah adına mı yapıldığını; aynı dönemde yaşamış olsalardı, Musa, İsa ile Muhammet'in birbirleriyle savaşıp savaşmayacaklarını, savaşsalardı bunun nedeninin ne olacağını sorması üzerine
Şöyle dedi: "Din gerçektir. Allah'ı tanırsanız gerçeği de tanırsınız. Bunun dışındaki her şey hayal gücünüzün kuruntularıdır. Bunun için de bir tek gerçek, tek bir Allah ve bir tek din vardır."

Her peygamber bu irfanın belirli bir merhalesinin sembolüdür. Bu öğretiler ruhların din aracılığıyla özgürleşmesinin belirli basamaklarını gösterir.

İnsan dinleri değişik birimlere bölüp bunları da tekrar kollara (mezheplere) ayırmış olsa da gerçekte bir tek din vardır. Bu tek din üç bölümden oluşur: 1) Kanun (Şeriat), 2) Yol veya yolculuk (Tarikat), 3) Gerçek (Hakikat). Bu bölümlerden hiç biri, gerçeği tanıyıp en yüce noktaya ermek için tek başına yeterli değildir.

Birinci basamak hayatta ve toplumda düzenli ve disiplinli yaşamayı sağlar. Bu bölümü Yahudilik'te buluyoruz. Musa kanunları almış ve insanların kullanması için 'on emri' bildirmişti. İnsanlar bu kanunları uygulayarak kendi içlerinde ve toplumda gerekli olan düzen ve disiplini sağlayıp övülen ülkeyi bulacaklardı. Fakat Musa'ın yandaşları bu kanunlara ve gerçeklerine uymadılar.

İkinci basamak, 'yol' olarak nitelendirilir. Bu, Hristiyanlıkla görülen yükselmeyi ve yeniden kutsal doğumu temsil eder. İsa, "Ben kanunları ve peygambeleri lağvetmeye değil, onları tamamlayıcı olmaya geldim." dedi. (Mathew 5:17-19) O kendini, "Ben gerçeğe giden yolum ve ben yeniden doğuşum." diye ifade etti. Yeniden doğuş yolu, O'nun öğretisinin özüydü. Yol ve yolculuk, insanları, Babasının saltanatına ulaştırmalıdır. Ancak, İsa'nın yandaşları O'nun kanunlarını uygulamayıp tersine çarmıha gerilmesine yardım ettiler.

En son basamak, İslam'da görünen gerçekliktir. Birlik öğretisi, İslam'ın özünü oluşturur. Bu, damlanın sınırlarını kaybederek okyanusta yok olması (çözümlenmesi), okyanusa uyması ve onunla birlik olmasıdır. (Bütünleşmesidir.) İslam, kendini mutlak gerçeğe, yani Allah'a teslim etmek demektir. Gerçek, sadece ve sadece, her alanda tamamıyla Allah'a (mutlak bilgiye) teslim olmakla yaşanabilir. (Fark edilebilir.) Gerçeği algılayış ve Allah'a tanıklık, arayıcının kalp mabedinde gerçekleşir. İslam'ın öğretisine göre, Allah görülmeli, O'na şahit olunmalı (şahadet) ve O tanınmalıdır. Öğretinin özü, Allah'ın birliği ve O'nunla birleşmenin gerekliliğidir.

Gerçeği arayan arayıcı, Allah'la birlik olmayı arar. Aşkın cazibesi (çekim gücü) ile Allah'la yarattığı arasındaki engeller kırılır ve ilahi birlik (vahdet) gerçekleşir. Sufizm'in amacı maşukla birleşmektir.

Aşağıdaki ayetlerle dinlerin özünün bir olduğu açıkça görülecektir:

Söyle: "Biz, Allah'ın bize gönderdiğine, İbrahim'e gönderdiğine, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve Yakup oğullarına indirilenlere, Musa, İsa ve diğer peygamberlere Rabb'leri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırt etmeyiz." Kur'an-ı Kerim 3:84

"Kim İslam'dan başka bir din ararsa bilsin ki kendisinden böyle bir şey kabul edilmeyecektir ve o, ileriki hayatında kaybedenlerden olacaktır." Kur'an-ı Kerim 3:85

İslam da, tıpkı Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi, toplumunu kısır zihniyetten kurtarma öğretisini getirmiştir.

Sufizm, din hakkındaki yanlış ve sınırlı düşüncelere karşı çıkar. Sufizme göre körü körüne inanma ile gerçek inanma arasında fark vardır. Körü körüne, kişisel yoruma dayanan, toplumsal ve tarihsel gelişmeler boyutunda algılanan inanış biçimi dinin gerçeğini oluşturmaz. Çünkü dinin gerçeği, yalnızca bireysel farkındalık ve şahit olmayla içselleştirilebilir. Sufizmin Yolu, peygamberlerin içlerindeki gerçeği buldukları ve yaşadıkları yoldur.

Sufizm'de kanun (şeriat), yardım eden (taşıyan) bir 'kayığı' temsil eder. Bu kayık, kuru bir kara parçasında durduğu sürece faydasızdır. Fakat okyanus, yolu (tarikatı), yani arayıcının içsel gezisini ve gerçeği bulmasını (hakikati) temsil eder. Arayıcı, denizin dibindeki inciyi aramaya başlar ve bulana kadar yolculuğunu devam ettirir. Gerçeğin ışığı kalpte görülebilir ve yalnızca orada dinin gerçeği gerçekleştirilebilir. Hazreti Muhammet:

"Eşhedü enla ilaha illallah
ben şahidim ki, tek bir Allah vardır ve O'ndan başka Allah yoktur." demiştir.

Ve Kutsal Kur'an bize: "Gördüğünü kalbi yalanlamadı." demiştir. (53:11)